Bayramlar, resmi ya da dini farketmez, hep farklı duygular oluşturmuştur bende. Hele kurban bayramı daha da heyecan uyandırmıştır. Kurban bayramının sadece et yemek, ızgara yapmak olmadığını, dini bir görev, Allah'a yapılan bir şükür göstergesi olduğunu bilmekle beraber, hacı emmim gibi damak zevkine düşkün bir insan olmam bu heyecanımın en büyük sebebiydi. Arefe günü traş olur, ayakkabılarımı boyar, bayram sabahı bayramlıklarımı giyerdim. Her bayram sabahı olduğu gibi amcam veya dayımla namaza giderdik. Bir şekilde namazda Yasinle karşılaşırdık. Bayram namazını kılmadan önce durmuş hocanın namaz tarif etmelerine gülerdik. Asla müftünün namaz tarif etmelerini yeterli bulmaz, engin tecrübesiyle bir kez de kendi tekrar ederdi. Böyle başlayan bayram bitmek bilmezdi. Her dakikasında bir heyecan bir anı barındırırdı. Bu sabah bunların hiçbiri olmadı. Namaza gitmedim. Her zamanki gibi öğleye kadar uyudum. Uyandığımda kapımızı şeker toplamak için, çocuklar bile çalmamıştı.
Hayat, aslında bu fotoda olduğu gibi güneşi arkana aldığın zaman karanlıktır insana. Hayatta, güneş gibi bir hedefinin olması her zaman aydınlık günleri göreceğinin göstergesi olabilir. Fakat ya benim gibi hayattan hiçbir beklentin yoksa ve hayat sadece nefes alıp vermekse senin için. İnsanın bir hedefinin olması gerektiği dayatması çoğumuzun karşısına çıkmaktadır. Zaten öyle olmasaydı bu yazının devamı da böyle gelişmeyecekti. Neden? peki neden bir hedefin olmalı ki... Kazık mı çakacağız ki dünyaya. İnsan hep olmayan hedeflerinden bahsetmekte midir? Açıkçası bir felsefesi olan bir insan değilim. Cevaplardan çok sorular önemli benim için. Benim için varsa sorular. Cevaplar tatminkar olmadı hiçbir zaman. Bu yazıda ne anlatmak istiyorum. Bunun da cevabı önemli değil benim için. Yaşamak için yaşıyorum sadece. Nasıl okunmak için yazmıyorsam. İnsan gibi yaşamak hiçbir insana nasip olmadı olmayacak. İnsanın her istediği asla olmayacak. Hayat garip insanlar garip. Pekmez